Bir gün açık çay içeceğime inanırım ama hep. Ayrılıkları ve acıların biteceğine inandığım gibi…
Ustaya sormuşlar, “her şeyi kaybettik şimdi ne yapacağız? ” Usta cevaplamış; ”Çay koy yeniden başlayacağız.”
Çay! İnsanların veremediği samimiyeti, kalabalıkların bizi taşıdığı kimsesiz sokaklarda verdiği; içimizi ısıtan o sıcaklığı…
O nasıl koku, o nasıl huzur öyle…
Çayın insanları bir birine bağladığına, tatsız tuzsuz muhabbetleri tatlandırdığına inanmışımdır her zaman. Ocağında demlik gördüğüm, o tomurcuğun kokusunu ciğerlerime kadar çekebildiğim her evde huzur vardır benim için.
Çay bir yaşam biçimidir.
Çaysız hayat fikrimce hayat değildir. Bir de demli ve şekersizse…
O an benden huzurlusunu bulamazsınız. “Çayı deminden anlarsın, yâri ayrılık vakti boğazında bıraktığı düğümden.” derlerdi büyüklerimiz. Belki de o boğazımdaki düğümden kurtulmak için sade dem içerdim.
Bırakın genzimde bırakacak bir acımsı tadı o çay, o lezzet bu dünya da başka bir şeyde bulunamazdı.
Bir gün açık çay içeceğime inanırım ama hep. Ayrılıkları ve acıların biteceğine inandığım gibi…
Dem, nefes, ayrılık…
Bir birinin tamamlayıcıları. Açık çay ve vuslat ise yol arkadaşları…
Ortak noktaları anıları ve acıları. Dem ayrılığı anlatır sevdicekten; açık çay vuslatı…
Biri yardan ayrı kalmayı öğrenmiştir, biri de kavuşmanın verdiği o fevkalade hali…
AÇIK ÇAY
Gel be yağmurum!
Sen gideli bir farklılık yok.
Elimde demli çayım;
Gönlümde senli yanım…
Ama yüreğim;
O hem sana hasret,
Hem de bir içimlik açık çaya…