Çünkü umut sizi en çaresiz anınızda yakalar, zihninizde hapseder ve öylece izin verir zihin pencerenizden emek sarf etmeden ulaşamayacağınız şeyleri izlemenize…
İnsanlar ha bire bir şeyler konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını anlamak en az neden bu kadar çok konuştuklarını anlamak kadar olanaksızdı. gerçekten merak ediyordum böylesine heyecanlı ne konuşabileceklerini.
Aralarına karıştım başladım dinlemeye. Umut denen bir şeyden bahsediyorlardı.
Bir inançmış duyduğuma göre, olacağına inanmakmış birazda güzel şeylerin.
Güldüm tabii.
Ben umutluyum diyor her önüme çıkan, umudumu yitirmedim diyor biçare olan.
Zannediyorlar ki umut denen şey onları kurtaracak; o çaresizlik hengamesinden.
Aksine umut denen şeydi bizi böylesine körelten, kör eden…
İnanıyorum deyip gerisini umuda bırakıyorduk. Hoş umut halledebilse bile yetişemez ben ümidimi yitirmedim diyen insanlara.
İnanmayın umut denen şeyin sizi bir gün kurtaracağına.
Yitirin hepsini, hepsini yitirin.
Yitirin ki hayal edemeyesiniz. Hayal edemeyin ki gerçeklerle yüzleşebilesiniz ve gerçeklerle yüzleşin ki hayatın daha iyi olabileceğine dair saf bir inanç oluşsun zihninizde ve kalbinizde…
İzin verin o zaman güzel hayallere hatta belki güzel geleceklere.
Önünüze çıkan ilk engelde uğraşmayı bırakıp ben umutluyum demek gibi bir hataya düşmeyin. Çünkü umut sizi en çaresiz anınızda yakalar, zihninizde hapseder ve öylece izin verir zihin pencerenizden emek sarf etmeden ulaşamayacağınız şeyleri izlemenize…